Kainatta varolan herşeyi kapsayan
tesirliliğe Şuur Enerjisi diyoruz. Şuur vibrasyonu, uzay ve zamanda yerel
olmayan sonsuz bir yayılım ve süreklilik gösterir. Sahip olduğu enerji birimi
son derece küçük olmasına karşın olağanüstü bir güçle yüklüdür. Maddesel
ortamlara enkarne olan varlıklar gelişmiş ve gelişecek olan durumlarına bağlı
olarak bu Şuur Enerjisi’nden yararlanıp O’nun birer uzantısı durumundadırlar.
Ayrıca insanlar ve diğer tüm canlıların fizyolojik olarak büyümeleri ve
çoğalmaları da evrendeki yaşamın esas kaynağı olan Şuur Enerjisi’nden
yararlanmaları suretiyle olur. Aura da, kökeni Şuur Enerjisi olan ve kaba maddi
sahaya doğru şuur sahası şeklinde yayılan uzantılarının meydana getirmiş olduğu
dinamik bir enerji alanıdır. Beşer tipi insanın şuur sahası incelendiği
taktirde, onu meydana getiren süper partiküllerin yani çok yüksek titreşimli ve
o derecede ince maddi parçacıkların varolduğu görülür ve orada belirli ve çok
yüksek bir frekans skalası ortaya çıkar. İşte bu, kirlian fotoğraf tekniğiyle tespit edilen veya durugörürler
tarafından algılanan beden aurasıdır.
Beden aurasının esas fonksiyonu, beden
organizasyonunun devam ettirilmesi için gerekli olan enerjinin transforme
olmasını sağlamaktır. Kaynağı fizik ötesi olan bir tesirin frekansı, fizik bedende,
fiziksel bir harekete dönüşünceye kadar transformasyon dediğimiz mekanizmalarla
değiştirilmesi gerekmektedir ki bu işlem kademe kademe yapılmaktadır. İşte bu
kademelerden biri de fizik bedene en yakın olan aura kuşağıdır.
Auranın meydana getirdiği bu aktivitenin
sonucu olarak enerji, süptillik derecesinden bir miktar kaybetmek suretiyle
fizik beden dahilindeki sahalara intikal ederek, sınırlanmış bir ortamda elektriki
diyebileceğimiz tesir akımına dönüşmekte ve bu transformasyon olayı fizik bir
hareket meydana gelinceye kadar devam etmektedir. Şunu da ilaveten belirtelim
ki, bütün bu transformasyon zincirinde, fizik beden dahilindeki tesir
alanlarında meydana gelen enerji değişimleri, diğer bir transformasyon kademesi
olan bedenin sinir sisteminde meydana gelmekte ve bu tesirler söz konusu
transformasyondan sonra süptillik derecesinden bir miktar daha kaybederek devam
etmektedir. Özel ve istisnai durumlarda söz konusu enerji değişimleri daha
lokal durumda bulunan organ gruplarını da direkt alakadar etmektedir. Bu seviyede
meydana getirilen enerji transformasyonu da organlara has tesir düzenleyici
zarf ile olmaktadır. Sağlıklı olmanın şartlarından biri de bu transformasyon
zincirinde enerjinin bir kayba uğramadan veya olabilecek en az kayba uğrayarak
yoluna devam edebilmesidir. Kişinin bu konuda yapabileceği en iyi iş, aura
seviyesinde birikmiş düşük titreşimli enerji partiküllerinin temizlenmesini
sağlamaktır. Ayrıca bedenin gerçek dengesini oluşturan onun fiziksel yapısının
titreşimleri olduğu için söz konusu dengedeki bir aksaklık şuur titreşimlerinin
beden tarafından layıkıyla toplanmasına engel olur. Örneğin, merkezi sinir
sisteminin organlarından biri olan beyin mekanizmasındaki enerji transformasyonlarında
meydana gelecek en ufak bir sapma bile deliliğe sebebiyet verir.
Auranın, fizik bedenden çevreye yayılan ve
özellikle de çevreden fizik bedene ulaşan tesirler bakımından aynı derecede
önemli işlevleri vardır ki bu da esas itibarıyla fizik bedenin çevresel
tesirlere karşı korunmasıyla ilgilidir. Auranın bu maksatla bir süzgeç gibi
filtre ettiği tesirler yine beden organizasyonunun devam ettirilmesi için
gerekli ve onunla ilgili olan tesir gruplarıdır. Bu filtrasyon işlevi de
belirli kategorilerdeki tesirlerin yumuşatılması tarzında düşünülmelidir.
Bundan dolayı auranın bedenin çeşitli bölgelerindeki özellikleri ve yoğunluğu
değişiktir. Bu da esasen aura dahilindeki mevcudun dış tesirlere karşı olan
hassasiyetiyle ilgili bir husustur. Dış tesirler, aurada önceden yumuşatılmaya,
belirli bir enerji seviyesine indirilmeye çalışılmakta fakat bu konuda gördüğü
fonksiyon da belirli bir sınıra kadar
olmaktadır. Bundan dolayı bu filtrasyon işlemi esnasında auranın yapısında bir
değişim olmamakla beraber, enerji depolanması veya enerji tüketimi tarzında bir
fazlalık veya noksanlık ortaya çıkmaktadır ki bu da organizatör şuur dediğimiz
şuur sahasının üstün bir kademesinden gerekli zamanlarda yapılan müdahalelerle düzeltilmekte
veya auranın normal işleyiş kanunlarına bağlı olarak zaman içinde ortama
yayılarak giderilmektedir. Bedenin esas organizatörü durumunda bulunan şuur,
organizatörlük görevini yerine getirirken bu tesir süzgecini kullanmakta, beden
yapısına ulaşan tesirleri kendi amacına uygun olarak ayarlayabilmekte, azaltıp
çoğaltabilmekte veya çeşitli sentezlerin oluşmasını sağlayabilmektedir.
Auranın oluşumunda aynı zamanda fizik
beden organizasyonunu oluşturan varlıkların tesir bileşkeleri de rol oynadığı
için bu alanın varlığının temeli bir yönden de fizik bedenin kendisine
dayanmaktadır. Bundan dolayı aura ve fizik bedenin sınırları birbirinden kesin
çizgilerle ayrılmış olmayıp, birbiri içinde kaynaşmış şekilde faaliyet gösteren
ikili bir yapı söz konusudur.
Ali Karaca
KAYNAKLAR :
Sadıklar Planı “ Ruhsal
Tebliğler ”, 3. Baskı, Ruh ve Madde Yayınları, İstanbul, 2010.
Dean, I. Radin, Bilinmeyen
Gücümüz, Çev: Kemal Budak, Ruh ve Madde Yayınları, İstanbul, 2005.
Uzaylı Öğretmen Ashtar Sheran’dan Dünyalılara Bildiriler,
Çev: Yavuz Keskin, Ruh ve Madde Yayınları, İstanbul, 1991.
Sirius Misyonu Tebliğleri ve
Bilyay Vakfı’na ait çeşitli ruhsal tebliğ metinleri.
|